




Kaynak: Şuayp KÖSE Yazıların orjinal 'ligi bozulmasın diye yazıldığı
şekliyle yayınladık.
Bu belgeler köyün büyüklerinden olan,
köye zamanında faydaları ve katkıları olan,
köy için çalışmış değerli; Fahri ÇETİN
amcamızdan Şuayp KÖSE'ye bizzat şahsına
verilmiştir. Şuayp KÖSE' tarafından mafaza
edilerek bu siteye ulaşmıştır.
YAŞANMIŞ ANILAR
1940lı yıllar köydeki erkeklerin yarıdan fazlası gurbettedir. Pazar günleri,hemen tüm köylüler,Kadı köyde, şimdiki osmanağa caminin yanındaki kahvede toplanırlarmış.Hem hal hatır sorar köyden konuşurlar, hemde oyun oynar eğlenirlermiş. O pazar günlerinin birinde,kahveye bir kabadayı girmiş,bir nara attıktan sonra Heeeytt demiş ben delikanlı adamım varmı içinizde benimle bilek güreşi yapacak biri ?. Yabancılar dahil köylülerden de çıt yok. Birkaç saniye öyle geçmiş. Bir yaşlı köylümüz --Ben varım demiş. Bir masa boşaltılmış, köylüler bizimkinin kulağına yapma, etme demişlerse de dinletememişler. Kabadayı masanın bir yanına köylümüz karşısına oturmuş, kahve pür dikkat. Birde hakem tayın etmişler. İki el birbirini kavramış hakem başla demeden köylümüz kabadayıya sormuş. Sen delikanlı birimisin. Tabi babalık demiş kabadayı Peki sen nasıl bir delikanlısın ki baban yerinde yaşlı biriyle güreş yapıyorsun. Deyince Kabadayı elini bırakmış, masadan kalkıp gitmiş. Bir dehada o kahveye hiç uğramamış.
Köyün saygın kişilerinden, Halil efendi ile Sabit efendi iki kardeş gibiymişler. İkiside cidi köyde sözü dinle-nen kişiler olduğu halde birbirilerine şaka yap maktanda geri kalmazlarmış.
Bir gün köylüler caminin önünde otururlarken Sabit Efendi, evden çıkıp topluluğa doğru yaklaşırken Halil efendi bakın demiş koca oğlan geliyor. Sabit efendide tef çalda biraz oynayayım demiş.
Yine Sabit efendi ile Halil efendi, İstanbul da bir pazar günü erkenden köylülerin toplandığı kahveye birlikte gitmek üzere Halil efendinin o zamanlar Kadıköy altı yolda bulunan dükkanında buluşuyorlar. Dükkandan tamda ayrılacakları sırada, Bakıyorlar ki karşıdan komşu köylerden bir zat dükkana doğru geliyor. ve bu gelen zatta öyle bir evhamlıymış ki sorma gitsin, Halil efendi--ulan Sabit diyor gel şuna bir takılalım. Hemen aralarında anlaşıyorlar ve gelen şahıs selam verir vermez. Halil Efendi, aleykümselâm kardeş yüzünün rengi niye solmuş, diyor Köylü birden telaşa kapılıyor Sabit efendiye bakıyor. Oda, aleyküm selam ne o hasta falanmışsın diyor. O şahıs-bana müsaade- deyip hemen ayrılıyor İki arkadaş kahveye gittiklerinde bakıyorlar ki yok. Sonradan haber alıyorlar ki Meğer komşu köylü ölürümde çoluk çocuğa hasret gitmeyeyim diye doğru haydar paşaya gidip bilet alarak köye gitmiş.
ANLATIRLAR
1960 lı yıllarda köye birkaç deveci gelm iş. Develeri camimin önüne bağlayıp önlerinde ot koyup yemek yemek üzere ayrılmışlar. Eski çeşmeye su almaya giderken develeri gören iki kadın. İstanbul’da taksi taksi dediklerinde bunlarımı acaba?
Yine 1950 yıllarından önce köylümüzün biri köye bir bisiklet getirmiş.Çevrede dolaşırken bazı köylüler Ya bu nasıl yürüyor otumu yiyor saman mı ! Yazılar hikayesini bu sitedeki bir sayfada okumuşsunuzdur.
Yine yazıla rla ilgili bir anı. Eskiden gurbetçilerin gidip gelme durumlarında yazılar uç noktası gözlendiğinde, bazılarına gelen mektup aynı anda öykülenir ve sahiplenirdi. Bunlardan biride zabitin gelini kocasına dizeleri şu sekilde ifade etmiştir.Yazı yolu beklerim
Gene arttı dertlerim
Her yazıya baktıkça
İnliyor kemiklerim
Yine böyle bir anda bir başka söylenen dizeler.
Derya dertli dertli vurur taşlara
Gene gazel düştü gök ağaçlara
Sen beni gönülden yadeylemişsin
Ben seni sorarım uçan kuşlara
Kaynak: Yusuf DEĞİRMENCİOĞLU
RAHMETLİ SELVER BİBİNİN KENDİ ÖVGÜSÜ
Bahçelerin içinde tektir acı dere.
Cebeci gibi tarla hani nerede.
Öküzlerin içinde muhteşemdir bicik.
Kimsede yok çökelik doldurulan küp (gicik).
Erkeklerin içinde padişahtır Behçet.
Bunlara karşı çıkmak ister cesaret.
Kaynak : Şuayip KÖSE



Kaynak : İlhan DEĞİRMENCİ OĞLU
Kazım BARANOĞLU |